İpuçlarında bahsedilen yazar, ünlü Şair Nigâr Hanım idi. Doğum tarihi bazı kaynaklarda 1856 bazılarında ise 1862 olarak kaydedilmiştir. 

Nigâr Hanım yedi yaşındayken Madam Garos’un Kadıköy’deki yatılı okuluna verilir. Bu okulda Fransızca, piyano, resimin yanı sıra Rumca, İtalyanca, Almanca ve Ermenice öğrenir.

Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri alır. Henüz çocuk yaştayken istemediği bir evlilik yapmak zorunda bırakılır, bunun yarattığı mutsuzluk edebi hayatını derinden etkileyecektir.

Evlendikten kısa bir süre sonra erkek kardeşi Ali’nin ölümü üzerine bir mersiyeyle yazı hayatına başlar. 

Şair Nigâr’ın bu mersiyesi 1887 yılında yayın hayatına başlayan Mürüvvet adlı muhafazakâr eğilimli kadın dergisinde yayımlanmıştır.

Bu dergide Nigar Hanım’ın yazmış olduğu toplamda üç adet yazı bulunmaktadır. 

Nigâr Hanım, gerçek kimliğini saklamadan duygularını samimiyetle ifade ettiği Avrupaî tarzda eserler vermesi, şiirlerinin yabancı dillere çevrilmesi, çeşitli yabancı dilleri bilmesi, uzun yıllar kendi evinde seçkin bir sanatkâr zümresini ağırlaması, sosyal yaşantısı bakımından farklı ve yeni bir imaj oluşturmasıyla modernleşme sürecinin “öncü” Türk kadınları arasında yer alır. 

Kendisi aynı zamanda Sultan 2. Abdülhamid  tarafından kadınlara verilen Şefkat Nişanı ile ödüllendirilmiştir. Bu nişan, Fatma Aliye Topuz, Halide Edip Adıvar , Makbule Leman gibi yazarlara da verilmiştir. 

Nigâr Hanım hikâye, tiyatro, çeviri, mektup, makale, anı, sohbet, deneme gibi türlerde de eser vermiş ve kitaplarının bir kısmında bunları tür ayırımına gitmeden bir araya getirmiştir. 

1883 yılı Nisan ayında bitirdiği Tesir-i Aşk adlı senaryosu ile, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kadın senaryo yazarı olmuştur.

Bu oyun üç perdelik bir trajedidir, ilk kez Olcay Önertoy tarafından yeni harflerle baskıya hazırlanmış ve Şair Nigâr’ın ölümünden 60 yıl sonra 1978 yılında yayımlanmıştır.

Şair Nigâr aynı zamanda çağdaşı Leyla Saz ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk Müslüman kadın anı yazarı sayılmaktadır.

25 yaşından ölümüne kadar yazdığı anılarının, ancak ölümünden elli yıl sonra yayımlanmasına müsaade etmiş ve 20 cilt tutan anıların içinde bulunduğu kilitli ceviz bir çekmece, Aşiyan Müzesi‘ne emanet edilmiştir.

Fakat anıları, ölümünden 41 yıl sonra 1959’da Hayatımın Hikayesi adı altında kitap haline getirilmiştir. Bu kitapta 19 Mart 1918 tarihli yazdığı son yazıda çok hasta olmasına rağmen Mevhibe Hanım ile buluştuğundan bahsetmiştir.


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir